Ordu,Giresun…
20 mart Pazar sabahı Sabiha Gökçen Havalimanından hareketle Ordu’damıyız desek Giresun’damı ? Mihmandarlık yapıp bizi eniştesinin aracıyla karşılayan Ali KUZU kardeşimiz “abi bulunduğu bölge Ordu’ya ait ama Giresun’ lu komşularımızın hatırı kalmasın diye Or-Gi denmiş işte dedi “ bir Ordu’lu olarak. Bizde kaos olmasın diye gün içinde arayanlara da Or-Gi deyiz gezmelerde dedik. Havaalanından Ordu ‘ya geçip sahilde çok güzel dekore edilmiş nezih mekanlardan Tomur da kahvaltı molamızı verdik.Serpme kahvaltı ortaya sıcak peynir eritme,tereyağlı yumurta,menemen,yumurtalı ekmek,yağlı özel peynirli ekmeği,pekmeziyle mükellef bir sofra kuruldu.Masamızla ilgilenen Cihan bey bize evimizde ailece yaptığımız kahvaltı tadında bir ortam hazırladı.Sağ olsun sıcak samimi ve işini severek yapan arkadaşlar.Bu arada fötr şapkalarından da alamadık ya.Bizim atkıyı kapsalar da ,abi bunlar zimmetli dedi.
“Kaybolursa yandık,…TL keserler yoksa dedi”
Kıyamadık ya kardeşimize..
Kahvaltı sonrası teleferikle Boztepe,hafiften kar atıyor,sis inceden Ordu’yu saklıyor bizden ya,olsun dedik.Yukarı çıktığımızda teleferiğin yanıbaşındaki Tepe cafeye girip açık alanda bir semaver çay keyfi yapalım dedik.Fiyatı da sormadık,gelsin usta 8 bardak bir büyük semaver dedik keyifle.Garson 6,7 dakika sonra semaveri masaya koydu 35 TL dedi. Bende eee dedim para peşin abi dedi.Vay arkadaş 20 dakika önce evine misafir gitmişiz gibi ağırlandığımız Tomur cafeden sonra buracıkta ilk hayal kırıklığı,neyse dedik ,verdik 35 kaymeyi.Çay faslından sonra tepede yürüyüş yaparken az ileride 25 tl den büyük semaver yazısını görünce “vay anam vay yavri yavri” çekmeden olmazdı…
Teleferikle tekrar Ordu merkeze inip buradan Yason burnu ve kilisesinin bulunduğu beldeye geçip deniz kenarında hırçın Karadeniz dalgalarını izleyerek biraz yürüyüş yapıp,harika fotoğraflar yakalama şansı bulduk.Perşembe Kovanlı köyünde minik bir ara ve buradan Fatsa ya bağlı Bolaman beldesinde; Bolaman Kalesi’ne geçtik.Buraya gelinir de Bolaman Pidesi yenmez mi ? Bolaman Nehrinin denize kavuştuğu deltada Irmak pide de karışık pidemiz ve yöresel tadları bir arada tamda fırsatı bulduk.Bu arada turşu kavurması gayet lezzetliydi.Çay kahve faslından sonra aslında rota ve gecelemek için yolumuz Çambaşı Yaylasıydı.Kalacağımız oteli aradığımızda yolların kar ve tipiden dolayı sıkıntılı olduğunu söyledi,bizde riske almamak için yolculuğu konaklama için Ordu Merkeze geri döndük. Merkezde yeni otellerden eski sinema binasının yerine yapılmış,park yeri olan Sinema Otel’e uğradık.Necat bey bizi karşıladı,bilgilendirdi.Örnek oda için Hasan beyden yardım istedi,odaları gördük ve kalmak için kararımızı verdik.Sağ olsun güler yüzü ve yardımsever tavrıyla ekibimizden tam not aldı,şahsını ve Sinema Otel ekibini de tebrik etmek istiyorum.Sabah açık büfe kahvaltı,bol çeşit ve limitsiz bir şekilde misafirlere sunuluyor.Kaldığımız gece terasdaki Karadeniz e nazır manzara eşliğinde içtiğimiz çay ve kahvelerinde oda ücretine dahil olduğunu öğrendik.Gerçekten farklılar ve esnaflık ve işletme kalitesi takdire şayan.Gecelik de iki kişilik odalar oda ücreti 120 TL, tek kişilik odalar 85 TL idi.Gece yürüyüşünde Denizciler Dondurma da yediğimiz dondurma ise büyüledi bizi.Şirin küçük bir dükkan,aile işletmesi.Sütlü dondurma daki renk karamel kıvamında,yaylalardan gelen inek sütüyle yapılan dondurmada sütlü dondurma hala aklımda…
Sabah kahvaltı öncesi yarım saat kadar sahil boyunca bir yürüyüş ardından ekiple kahvaltı ve Giresun tarafına geçiş için yola çıktık.Kök Evi ne giderken yolda dağlardan gelen pınarlar,minik şelaleler yol boyunca bol bol fotoğraf malzemesi çıkıyor insana.Küçük molacıklardan sonra, Sosyal medya ve arkadaş gruplarından tam not alan “KÖK EVİ” bir daha bir daha gidilesi bir mekan.Yalancı cennet,doğa harikası bir ortam.Esnaf değil,İşletmeci hiç değil ev sahibi doğa dostu Ergun abi nev-i şahsına münhasır bir doğa,hayvan dostu.
Benim çakallarım,porsuklarım tilkilerim,karıncalarım,kuşlarım böceklerim var diyor.Toprak dan geldik,toprağa gidiyoruz. Toprak dan gayrı huzur arayanlara yazııık diyor. Abi “Mandıra Filozofu nu izledin mi” diye sordum.”Niye herkes bu soruyu soruyor yaa “dedi J) gülüştük. Ergun abide Cep telefonu yok,hafta içi misafir kabul etmiyor.Gelen misafirleri de akşam karanlığın kalmadan yolcu ediyor.Burada kalabalık ses şamata vs.hayvancıklarımın huzurunu bozar diyor.Abi nasıl bir şeysin sen dedim gülüştük.Kahvaltı tarzı börekler ,simit poğaçalar sobanın gözünde elleriyel ısıtıp sofraya getirdi.Yumurta bal,tereyağı zeytin peynir Allah ne verdiyse öğle kahvaltısı yapıp sobanın üstünde demlenen çayla demlendik.Sohbete evinde devam ettik.Oğlum bir demlik daha çay koyuver dedi.Salonunda papağan ve muhabbet kuşunun eşliğinde çay sohbet devam etti.Muhabbet faslında hayatını anlattı 17 yıldır kendine takılan isme takılarark bana yerli Robinson demişler ne alaka ne huzuru arayıp yaşayan bir adamım diyor. Köpeği Paşa’da 1 dakika bırakmıyor peşini…Yaptığı el işi ağaçtan kökten yapılan askıdır,peçeteliktir,oyuncakdır,beşiktir ,perdeler vs. gösterdi bizlere.”Kışı seviyorum,yollar kapanıyor kendime kalıyorum,kafamı dinliyorum” diyor. Robinson’la farkını da söylüyor bu arada.Adaya kendi isteğiyle gitmemiş ki ,ben ise severek gönülden böyle bir hayatı seçtim diyor,haberini yapanlar atıfta bulunarak.Buradan ayrılmak hepimize inanın çok zor geldi.Şelaleler,hamaklar,balıklar,ördekler. Ama daha sütlü fındıklı kadayıf yiyecektik,balık resitali olacaktı,haydi ağalar beyler yolcu yolunda gerek. Giresun merkeze geldik ama gelmez olaydık demeden de edemedik.Otopark krizi daracık sokaklar,haydi dedim ikinci günün mihmandarı Ordu Üniversitesi Elektronik Haberleşme ikinci sınıf öğrencisi olan Cem kardeşime.Arkadaşlar dur bi darlanma dediler ama,esnaf özellikle otopark işletmecileri şehri terk et ne işin var buralarda der gibiydiler.Dolan dolan bir yarım saatimiz gitti.Sahile indik limandaki otoparka geçip yürüyerek çarşı içinde meşhur Mustafa Patar Sütlü Kadayıfçısına geldik,ilk lokmada ne otopark krizi ne saçma sapan tavır ve hareketleri kaldı,adamlar yapmış abi.Fındığın anavatanında fındıklı sütlü kadayıy,kaç porsiyon yedik hatırlamıyorum.Bu tatlının erimesi lazım doktor kontrollü kale yürüyüşü başlasın komutuyla,alçak sürünme Giresun kalesine doğru emin adımlarla yürüdük.Yolda dökülenler dağılanlarımız oldu tabi ama yılmasık.Topal Osman’ın makamını ,kaleyi ve eşiz manzarayı izlemeden geri dönemezdik.Kaleden aşağıya çıktığımız yolu inmek mi,o en kolayı dedik ve bir çırpıda çarşıdayız.Tatlıyı erittik ama bu sefer hafif böyle midemiz kıyır kıyır mı oldu ne.Sırada ne vardı diye sorduk birbirimize,eh Ordu-Giresun yolu Giresun sitikametinde Şoray Balık evi içkisiz yol üstü açık ve kapalı alanlı,İstavriT ve mezgit tavayla başlayıp,mezgit buğulamayla devam edip,taflan kavurma,yörenin kirazlarından kiraz kavurma,gardirik,gokarca,pezik,turşu kavurması ve sırgan (ısırgan) yağlaşı,karışık salatayla muhteşem finali yapmış olduk.Garson gitti gldi maşAllah maşAllah dedi durdu J)çay faslı derken,yola çıkmadan balıkçının önünde otoparkta çantalarımızı toparladık İstanbul’a dönüş için Or-Gi havalimanına yöneldik.Ali kardeşimiz alanda bizi bekliyordu.Dünden tadı damağımızda kalan yağlı peynirli ekmeklerimizi Tomur cafe den alıp gelivermiş,sağ olsun.
Bekle bizi İstanbul…Tekrar görüşmek üzere,lezzetli günler.
Ekip arkadaşlarıma katkılarından dolayı teşekkürlerimle,
Seyyah-ı Fakir Turgut Çelebi
Turgut TUNÇ