Kalbe Giden Yolun Haritası: Türkiye’nin Tescilli Lezzetleri – II
Karadeniz’in mis gibi tereyağı, Akdeniz’in zeytinyağı, İç Anadolu’nun tandır kokusu… Bu yolculuk daha bitmedi!
İlk yazıda ciğer mi kebap mı, tava mı tepsi mi diye karnımızı aç bırakıp, sofraya koşar gibi olduk. Ama Türkiye mutfağı sadece mangal ateşinden ibaret değil! Daha Karadeniz’in dumanı tüten mıhlaması, Akdeniz’in mis gibi portakal kokulu sofraları, İç Anadolu’nun buram buram tandır ekmeği var.
Yani, midemizin haritasında keşfedilecek daha çok rota var!
Karadeniz’de yemek yemek doğa kanunlarına aykırı bir spor dalıdır. Çünkü hamuruyla, yağıyla, peyniriyle her lokma insana “Daha fazla ye” diye fısıldar.
Mıhlama (Kuymak mı desek, yayla peyniri mi, uzayan bir mucize mi?)
Hamsili pilav (Balık ve pilav yan yana olur mu? Karadenizliysen olur!)
Laz böreği (Tatlı mı, börek mi? Neden ikisi birden olmasın!)
Mıhlamayı bir kere Karadeniz’de yedin mi, İstanbul’daki kafe versiyonuna dönüp bakmazsın. Hamsinin fırın, buğulama, tava, ızgara, pilav versiyonlarını tatmadan kendine “Ben balık seviyorum” deme hakkı vermezler!
Ve Laz böreği… Tatlı mı, börek mi? Karadenizlinin aklı, Laz böreğinde olduğu kadar berraktır. Hem tatlı hem börek! Tereyağını, şerbeti döküp kaşığı daldırırsın, sonrası zaten tarifsiz!
Akdeniz: Zeytinyağı, Meze ve Ferahlığın Mutfağı
Akdeniz’e geldiğinizde işler değişir. Burada yemek biraz daha hafif, biraz daha rafinedir. Ama yanlış anlaşılmasın, hafif dediğimize bakmayın, sofradan yine tıka basa kalkarsınız!
Humus (Aslında Orta Doğu klasiği ama Antakya’da bambaşka!)
Girit ezmesi (Peynire âşıksanız, yolunuz Girit mutfağından geçecek!)
Balık ve turunçgil aşkı (Izgara levreğe portakal suyu sıkılır mı? Evet, sıkılır ve efsane olur!)
Akdeniz mutfağında her şeyin içine biraz zeytinyağı, biraz limon, biraz da tahin girer. Ama işin sırrı “Her şey kararında” felsefesidir. Masaya onlarca meze gelir, “Bunlar doyurmaz” dersin ama bir bakmışsın ana yemeğe geçmeden doymuşsun!
Ve sonra gelir balık ve turunçgil buluşması. Portakal ve limon sosuyla marine edilen deniz ürünleri… Hani tatlı mı ekşi mi karar veremediğin ama her lokmada “Bir tabak daha olsa yerim” dediğin lezzetler var ya, işte o!
İç Anadolu: Tandırın Buharı, Mantının Sanatı, Fırından Gelen Lezzet
İç Anadolu mutfağı, “Az ve öz” prensibiyle işler. Ama ne yaparlarsa tam yaparlar! Bir mantı açmak mı? Bir kaşığa 40 tane sığdırmadan bırakmazlar! Bir ekmek pişirmek mi? Tandırdan çıkacak, dumanı üstünde olacak!
Konya Fırın Kebabı (Yavaş pişer, kalbi yumuşatır!)
Kayseri Mantısı (Kaşığa 40 tane sığmazsa kabul edilmez!)
Ankara Tava (Kuzu eti, arpa şehriye, fırın mucizesi!)
Konya Fırın Kebabı, gerçekten kendi yağında kavrulmuş bir sabır taşıdır. Gün boyu fırında pişer, sonunda lokum gibi olur. Kayseri Mantısı… Ah o mantı! “Bizimki Sinop mantısından farklı” diye savunan Kayserililere Sinoplular anında cevap yetiştirir: “Biz az ve öz yapıyoruz!”
Ve tabii ki Ankara Tava. Kuzu etiyle, arpa şehriyenin fırında buluştuğu, çatalla dokunduğunda dağılan o mükemmel uyum! Sadece yemek değil, bir Ankara türküsü kadar dokunaklı!
Sonuç: Bir Sofra Kuruldu, Kalpler Yumuşadı!
Ne Karadeniz’in tereyağından kaçabiliriz, ne Akdeniz’in zeytinyağından, ne de İç Anadolu’nun tandır ekmeğinden… Bu coğrafyada yemek sadece yemek değildir.
Sofraya oturduğumuzda kazanan midemiz olur, kalktığımızda ise yine fazla kaçırdığımız gerçeğiyle yüzleşiriz. Diyet mi? Bu coğrafyada en zoru be cancağzım!
Ve evet, bu seri devam etmeli! Çünkü hiçbir diyarın, hiçbir yörenin hakkı yenmemeli. Ama ne yaparsak yapalım, bu lezzetler okumakla değil, tatmakla yaşanır.
Hadi sofraya, yazıyı okumakla doyulmuyor!
Bonus: Paylaşan Kazanır!
Sofralar paylaştıkça güzeldir, yazılar da öyle! O yüzden şöyle yapalım:
Bu yazıyı Instagram hikayesinde en güzel şekilde alıntılayan bir okurumuzu, İstanbul’a geldiğinde Üsküdar’da Altı Üstü Köfte’nin misafiri yapalım!
Hem muhabbetin hem de lezzetin en güzelinin paylaşıldığı sofrada buluşalım.
Hadi bakalım, mideye düşmeyen yazılar eksik kalır ama güzel bir paylaşım sizi sofraya taşıyabilir!
Muhabbetle efendim.
Turgut TUNÇ